30 Aralık 2014 Salı

Belki de Es Vermeli Hayata

Ne çok Balzac okuduk ne çok Balzac yaşadık şu hayatı. Gazap Üzümleri tadında hep umuda yolculuk edip hayal kırıklığı tattık. İstemeyi mi bilmedik, neyi istememiz gerektiğini mi... Geçemediğimiz her sınavın önümüze tekrar sunuluşuna şahitlik ettik yıllarca.
Biz kapatmadıkça tekrar açıldı aynı defter önümüze, biz affetmedikçe, biz kabullenmedikçe...
Açtığımız her yeni sayfa bir önceki sayfanın gölgeleri ile kararırken, belki de beyaz bir sayfa beklemekti yanlış olan..
Sofie ve Alberto, Albert'in yazdığı kitaptan satır aralarındaki boşluktan faydalanarak kaçmamış mıydı?
Belki de yeni kocaman ve beyaz bir sayfaya ihtiyacımız yoktu, ihtiyacımız olan her şey uzun cümlelerin arasındaki küçücük bir es'te saklıydı!

Emarsys Academy’nin Son Toplantısı 2015’e Işık Tutuyor

2014 yılının son etkinliğini 23 Aralık Pazartesi akşamı düzenleyen Emarsys katılımcılarını boş yok diyerek yılbaşı hediyeleri ile karşıladı. Emarsys Genel Müdür’ü Murat Erdör’ün açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik e-ticaret ve mobil pazarlama konularında oldukça önemli, Fırat İşbecer(Monitise COO) ve Volkan Biçer(Mobilike Co-Founder), isimleri konuk etti.
Açılış konuşmasında Murat Erdör 2014 yılında öne çıkan 10 dijital trendi paylaştı konukları ile. Bakalım hangi başlıklara yer verildi;
Devamı için Tıklayınız.

22 Aralık 2014 Pazartesi

Markaların Dijital Krizleri

İyi niyetli söylediğiniz sözlerin yanlış anlaşıldığı, kendinizi yanlış ifade ettiğiniz ve hiç tahmin etmeyeceğiniz kadar yanlış değerlendirmelerle karşılaşmış olduğunuz zamanlar mutlaka vardır. Bireysel olduğunda telafisi kolay olan bu durum bakın daha geniş kitlelere hitap eden markalarda nasıl sonuçlar doğuruyor.
Devamı için Tıklayınız.

Sadakat mi İstiyorsun? Memnun Et!

İçinde bulunduğumuz yüzyılda gerek teknolojik gelişmeler, gerek arz fazlalığı, gerek tüketicinin bilinçlenmesi ve kendi değerinin farkına varması nedeni ile markalar pazardan pay alabilmek adına kıyasıya mücadele içinde.

Amaç minimum çaba ile maksimum fayda sağlamak olunca, pazarlama aktivitelerinin yönünü belirleyen iki kavram sıkça kulağımıza çalınmakta: Big Data ve CRM…
Devamı için Tıklayınız.

Selfie Çılgınlığının Online Pazarlamacılar İçin Anlamı Nedir?

Aynalar Koridorunda Aşk diye bir kitap okumuştum bir dönem. Aklımda bariz kalan tek nokta, varlığımızı kendimize kanıtlayabilmek için başka varlıkların da varlığımızın farkında olmasını bekleriz diyor olmasıydı. Hepiniz izlemişsinizdir, Yapay Zeka diye oldukça ütopik bir film vardı. Orada da buna benzer bir cümle kanımı dondurmuştu. Küçük kahramanımıza robot imha merkezine kadar eşlik eden büyük robot, imha alanına götürülürken kafeslerin parmaklıklarına sıkıca tutunarak küçük kahramanın gözlerinin içine bakıyor ve “Onlara anlat, ben vardım!” diyor...
Devamı için Tıklayınız.

5 Aralık 2014 Cuma

Atalarımız Yanlış Düşünüyor Olabilir mi?

Feridun Düzağaç, Düşler Sokağı hep çok sevdiğim bir şarkı olmuştur. Şöyle diyor şair, "Düş sattım aldanmışlara"... 
Ne garip, aldatılmak ve aldanmak istiyoruz. Mutsuz insan görmeye tahammülümüz yok. Bu nedenledir ki insanların yüzüne bakmak istemiyoruz. Onların acılarını hissetmek istemiyoruz. Dikkat ederseniz dinlemek demedim. Çünkü gözlemlediğim kadarıyla dinlemek garip bir haz veriyor. Diğerlerini insan olarak değil, insanımsı olarak değerlendirip acılarına bile saygı duymayı başaramıyoruz. Öyle ki, bu acıları, bu yenilgileri hak ettiklerini düşünmek hoşumuza gidiyor.
İşte tüm bunlar kendini sevememek, yaşadıklarını hazmedememek, hep eksik kaldığını düşünmek. Böyle olunca diğerlerinin yaşam öyküsünü hayatına ölçüt yapıyor insan. Yenilmiş olduğunu düşündüğü insanları teselli ediyor, sonra hızla oradan uzaklaşıyor -yaşasın ben daha iyiyim- diyerek. Atalarımız bile aynı haltı yemiş "kendinden iyilere bakma kötülere bak" diyerek. Diğerlerinin kırıklıklıkları şükür sebebi olabilir mi?!
Kimse yenilmedi dostum. Hayat devam ediyor. Her birey var olma savaşını veriyor. Onun kazandığı zaferin seninkinden küçük olduğuna emin misin? Hayat düz bir çizgiden ibaret değil, zigzaglar çizerek ilerliyor. Iniyor, çıkıyor, iniyor, çıkıyor... 
Ne kadar çok zorlaştırıyoruz hayatı birbirimize, ne çok şey bekliyoruz karşımızdakinden. Kimse doğa üstü güçlere sahip değil... Tüm bunlar hücrelere kodlanmış "mükemmele kavuşma arzusu". 
Gerçekçi olmakta fayda var. INSAN; etten, kemikten, yiyen, içen, şaşıracaksın ama sıçan! duygusal bir varlık..
Korkma yaklaş, anlamaya çalış ve hayatta herşeyin insan için olduğunu unutma... Karşındaki üzüldüğünde HİSSET, mutlu olduğunda HİSSET. Ama öyle kuru kuru değil, kemiklerine kadar hisset. Hisset ki o insanlarla arana ördüğün buzdan duvarlar yıkılsın. 
Dedim ya mutsuz insan görmeye tahammülümüz yok, peki mutlu insan görmeye var mı?!

Kitleler asla gerçeğin peşinde koşmamıştır. Yanılsamalar isterler ve yanılsamasız yapamazlar. Gerçek olmayanları gerçeklerin üstünde tutarlar; gerçeklerden çok gerçek olmayanların etkisinde kalırlar. Bu ikisi arasında ayırım yapmama eğilimi oldukça yüksektir. FREUD

2 Aralık 2014 Salı

Hayat... Oyun... Falan...

Hayat bir savaş değil, birlikte var olma sanatı...
Oynanan ise, kazananın her zaman kazandığını düşünen taraf olduğu korkunç bir oyun. Kimsenin kazanmadığını bilen kaybetmeye mahkum...

30 Kasım 2014 Pazar

Bazı Teknolojiler için Hala Erken!

Bu sabah Twitter'da ortak araba kullanımı için hazırlanmış bir mobil uygulama reklamı gördüm.
İsim vermeyeceğim ama daha önce bir kaç uygulama daha hazırlanmıştı bu amaca hizmet eden. Neden tutmadı dersiniz?
Yurt dışındaki uygulamaları alıp Türkiye'de kullanmak akıllıca görünüyor olabilir, evet ABD'nin 5 yıl gerisindeyiz bu konuda takip edelim ama! bir işe girişmeden önce Türk toplumunu iyi tanımak gerekiyor. Bir sosyolog ve psikologdan destek alınmadan yapılmamalı bu tarz uygulamalar.
Bu kadar güvensiz ve dağ gibi tabuları olan bir ülkede böyle bir uygulamanın uygun olup olmadığı enine boyuna düşünülmelidir. 
Diyeceğim o ki, bu uygulama hala geleceğin teknolojisi ülkem için.. Biraz daha demlenmeye ihtiyacı var sevgili insanımın..

20 Temmuz 2014 Pazar

Cehalet Mutluluk mu?

Geçtiğimiz günlerde 30 yaşından önce farkına varamadığımız gerçeklere dair bir yazı okudum. Bir kaç gündür acaba daha önce farketmiş olmak hayatımızı pozitif yönde etkiliyor mu diye sorguladım. Vardığım sonuç ne mi, aydınlanma yalnızca bir bireyde olunca ona işkenceden başka bir şey değil. Diğerlerinin aynı noktaya gelmesini beklerken insan hayata dair kocaman hayal kırıklıkları biriktiriyor.
Bunca yıl anlamaya çalıştığım ve erken farkına vardığım ne varsa, keşke herkesle birlikte zamanı gelince idrak etseydim diyorum şimdilerde.. 
Herşey zamanında güzel! Ziyan olan yıllar, değerlendirilmeyen zaman diye bir şey yok. Çocukken çocuk olmalı, çılgın bir gençlik geçirmeli insan. 
Her bilgi yeni bir yük omuzlarda. Cehalet gerçekten mutluluk!..

10 Haziran 2014 Salı

Marka Değeri Yaratma ve Avea

Çok sık iş görüşmesine katıldığım şu günlerde uzun bir süre önce yaptığım bir görüşmeyi tebessümle anıyorum. 
Avea ile yapacağım iş görüşmesi için alındığım toplantı odasında masanın üstünde bir zarf ve çikolata bulmuştum. Bunlar benim için mi diye sormuş ve aldığım olumlu yanıt üstüne zarfı açtığımda benim adıma bir ağaç dikildiğini fısıldayan güzel bir kartla karşılaşmıştım. Çok duygulandığımı hatırlıyorum, bundan olacak bütün görüşme aynı duygusal yoğunlukta devam etmişti. Sonuç olumlu olmasa da marka ve görüşme aklımda hep olumlu kaldı. 
Markanız için fırsat bulduğunuz her an değer yaratın. Müşterinize ya da müşteri adayınıza dokunduğunuz her kanal sizin için çok değerli. Müşterilerinize kendilerini ne kadar özel hissettirirseniz o kadar özel ve değerli olursunuz. 
Vesile ile Avea'yı bu şık uygulamaları için tekrar tebrik ederim.


11 Nisan 2014 Cuma

Apple Genpa BTK Üçlemesinde Faydalı Bir Yazı

Bugün biraz farklı bir konuda blog yazacağım. Sevgili ülkemin kurumsallaşmış şirketlerinde işlerin nasıl profesyonelce yürütüldüğüne dair. Tabi öncesinde dünyadan örneklerle başlamak gerek. Bildiğiniz gibi 3 ay New York'taydım. Ve bu süre zarfında iyiki Apple kullanıyorum diyecek bir hadise yaşadım. Telefonumda bir problem çıktı. Türkiye'den satın almış olduğum bu telefonu Manhattan'daki Apple stora götürüp problemi bildirdim, 5 dakika içinde telefonum garanti dahilinde değiştirilmişti. Hani markalara hep diyoruz ya müşteriye eşsiz bir deneyim yaşatın diye.. yaşadığım tam olarak buydu. Ülkeme döndüğümde problem yaşamamam için bir evrakta vererek beni uğurladılar. 
Şimdi ülkeme döndüğümde neler oldu ona bakalım..
Dönüşümün ikinci günüydü bir uyarı mesajı aldım. Telefonunuz kayıt dışı görünmektedir lütfen kaydını yaptırınız. Buraya kadar her şey normal. Apple'dan aldığım evrakı teslim edip yeni IMEI kaydının yapılmasını sağlayıp çözeceğimi düşünüyordum problemi. Peki muhatap olarak kimi kabul etmeliydim. Telefonum Genpa çıkışlı olduğu için ilk Genpa ile görüştüm. Bu işlemin BTK ile halledileceğini bildirdiler. Ben de BTK ile görüştüm. İşte bu noktada Genpa ve BTK arası telefon görüşmeleri çılgınlığı başladı. Bir türlü işlemi kimin yapacağına karar veremediler. Apple ile bir görüşme daha yaptım durumun aciliyetine binaen dört günde gönderebilecekleri bir evrakı aynı gün içinde ilettiler bana. Bizim tarafta hala işlemi kimin yapacağına karar verilemediğini tahmin edersiniz. Sonra da yok efendim bizden neden dünya markası çıkmıyor. Sattığı ürüne destek vermeyi beceremeyen sözde kurumsal bu firmalara nasıl çıksın lütfen söyleyin. Belki bu telefonumun açık olduğu son saatler ve çok sinirliyim. Defalarca görüştükten sonra çözümü araştırıp beni arayacağını söyleyen Genpa'ya ayrı, BTK'ya ayrı.. 
Ben hala sorunu (artık bir sorun olduğunu düşünüyorum ne yazık) kiminle çözeceğimi bilmiyorum. Eğer bir sonuç alabilirsem buradan kimin görevini sonunda yapmaya karar verdiğini sizinle paylaşırım. 
Sevgiler.

Sonuç mu?
Uluslararası garanti veren bir firmanın satışını gerçekleştiren Genpa sorumluluk kabul etmedi. İşlemleri yeni bir telefon almış gibi yaptırmak zorunda kaldım. Artık bu ülkede yaşadığım bu tarz saçmalıklara şaşırmıyorum. Ne yazık alıştırıldık. Hukuki süreç başlatmak için kolları sıvıyor olacağım.
Şimdilik hoşçakalın. 

22 Mart 2014 Cumartesi

Kelebek Etkisi Hayatlarımız

Bir insan ne kadar uzaklaşabilir kendinden? Zaman zaman kendinize yabancılaştığınız, kendinizi, kendinizden sıyrılıp, uzaktan müdahale etmeden izlediğiniz olmuştur. Durması gerektiğini bildiğiniz, devam ederse çekeceği acıyı kendi acınızmış gibi hissedeceğiniz bir dost gibi. Dosta engel olamadığınız gibi kendinize de engel olamadığınız zamanlar...
Bir rüyayı yaşamak gibi içindeki sizsinizdir ama dümen sizin elinizde değildir. 
Neredeyse 3 aydır New York'tayım. Dönüş yaklaştıkça dümenin kontrolünü kaybettiğimi düşünüyorum. 21 Mart cuma okulun son günüydü. Çok şey öğrendim, öğrendiklerimin yeterli olmadığını da...
Burada kaldığım süreyi en iyi şekilde değerlendirebilmek için elimden geleni yaptım. Bir çok seminere katıldım, Digital Marketing, Social Media Marketing, Big Data, UX Design.. gibi konularda. Tatmin olabildim mi, Hayır!
İşte tam bu noktada neden hep daha fazlasını istiyorum diye soruyorum kendime. Yaşadıklarım ve planladıklarım örtüşmeyince neden kendime bu kadar işkence ediyorum. 
Bir insanın kendini ve ne kadarını kaldıracak kapasiteye sahip olduğunu bilmesi güzel bir şey. 
Ya düşündüğünüz kişi değilseniz? 
Hadi düşündüğünüz kişi olduğunuzu varsayalım. Hayat sizden ibaret değil ki! Masanın üstünde duran bir biblonun yerinin değişmesi bile hayata etki ederken sizin dışınızda yaşayan dünyayı göz ardı edemezsiniz! 
Her şeyin güzel olacağını biliyorum, sorun her şey güzel olduğunda eksik kalacak parçaları nasıl tamamlayacağım?

21 Mart 2014 Cuma

Şimdi Söyle Bana, Kimsin Sen?

Bir insan ne zaman kaybeder hiç düşündünüz mü? İşini kaybettiğinde değil, malını mülkünü parasını kaybettiğinde değil, bir insan insanlığını kaybettiğinde KAYBEDER!
Insanlık, insanlık diyoruz hep, ne ki şu insanlık? Ne yapar şu insan gibi insanlar?
Düşünür arkadaşım düşünür! Önce düşünür sonra konuşur, önce düşünür sonra eyleme geçer.. Öyle 3 dakika sonra kuracağı cümleye doğru kelimeleri seçmek değildir düşünebilmek, o üç kelimenin karşısındaki insanda bırakacağı etkiyi tartmaktır... En önemlisi, genelde bu kısım kaçar gözlerden, ağızdan çıkan her sözcük önce onu ağzından çıkaranı etkiler. Siz yediğiniz içtiğiniz değilsiniz, dünya sizi sarfettiğiniz cümleler ve gerçekleştirdiğiniz eylemlerle tanımakta. Dün yaptıklarınız değil, yarın yapacaklarınız değil, bugün şu anda ne yapıyor olduğunuz önemli. Kendinizi anlatmak için başka vaktiniz olmayacak. Şimdi, ne kadar seviyorsunuz kendinizi, ne kadar değerlisiniz onu gösterin. Her insan kendine yakıştırdığını giyer üstüne, cümleleri ve eylemleri de kendine yakıştırdıklarıdır, sakın unutmayın. 

20 Şubat 2014 Perşembe

Neden Yaşıyoruz?

Bir gün bir olay yaşarsınız ve yıllar sonra o olayın hayatınızdaki etkisini anlayabilirsiniz. Kainatın bizimle tanışmış olmasının etkisine yine kainat şahit olacak bence:) Küçük hayatlarımız büyük olan puzzle'ı tamamlayacak. Puzzle'ın hangi parçası olduğunu mu öğrenmek istiyorsun? Bende hangi parça olduğumu öğrenmek  istiyorum. Ama büyük resmi göremediğimiz süre öğrenmemiz mümkün görünmüyor. Şimdi, büyük resmi görebilecek yetiye sahip miyiz onu düşünelim; sanırım görebilmek için puzzle'a sahip olan olmalıyız, parçaları yerleşiren.. 
Bu durumda yapabileceğimiz tek şey, önemli bir parça olmayı ummak :)

8 Şubat 2014 Cumartesi

Insan Uzerine

Bir insanın ne kadar dürüst olduğunu anlamak istiyorsanız canını acıtın. Acı karşısında çirkefleşmeyen insan doğru insandır..

Kısa Cümleler

Kurduğunuz cümlelere yabancılaştığınız oldu mu? Düşüncelerinizi kusursuz ifade etmeye çalıştığınız ama anlaşılmadığınızı fark edince pes ettiğiniz?
Sonra kısa cümleler kurmaya başladığınız, artık anlatmak ve anlaşılmak istemediğiniz!.. 
Yapmayın!
Insanlar anlamıyor diye uzun cümleler kurmaktan vaz geçmeyin. Kısaltılan her cümle daraltılmış düşünce demektir. Siz uzun uzun anlatın...

6 Şubat 2014 Perşembe

New York ve Düşündürdükleri

New York'ta ikinci ayı yarılamak üzereyim.  Ilk haftalarda yaşadığım memnuniyetsizliğin adaptasyon sürecinin bir parçası olduğunu farketmem biraz zaman aldı. Şehre alıştıkça, bir düzen kurup yerleşik hayata geçince rahatlıyor insan. Daha kısa bir adaptasyon süresi düşlemiştim, olmadı. Biraz vakit kaybetmiş olsam da son iki haftadır derslerle ve Amerika tarihini keşfetmekle uğraşıyor olmak kaybettiğim motivasyonumu geri kazandırdı. 
Bu kadar geniş bir kültür çeşitliliği içinde kendi kültürümüzü yeniden değerlendirme sürecindeyim şu sıralar. Evet insan her yerde insan ama insanımız her yerde aynı!.. Türkiye sınırları içinde yaşarken mahalle baskısı yüzünden içindeki canavarı bir nebze de olsa bastırabilen insanımız burada zincirinden kurtulmuş canavar!.. Ebeveynler konu komşu ne der odaklı eğitim yerine, nasıl insan olunuru öğretmeli çocuklarına. En büyük eksiğimiz eğitimsizliğimiz.. Dünya'nın amacı olan, ne yaptığını bilen ve yaşayan her canlıya saygı duymayı öğrenmiş bireylere ihtiyacı var. 
Vel hasıl kelam, hayal kırıklığına uğramadım, gördüklerime şaşırmadım. Insanın ulaşabileceği maksimum noktasını kendisinin belirleyebileceğine tekrar inandım. Şimdilik bu kadar, sevgiyle kalın.

14 Ocak 2014 Salı

14 Ocak 2014, New York

Insan kendi şansını kendi mi yaratır yoksa kader midir bilmiyorum ama hayatımın her döneminde gelen küçük hediyelerden kocaman hayaller üreten ruhumu seviyorum. Sıkıntılar var hayatta evet, kötünün içinde iyi bir şeyler üretmeye, güzel parçalar bulmaya çalışmak gerek...
Bugün New York'ta 13. günümü bitirdim. Hayatımdaki en mükemmel zaman dilimi olduğunu söyleyemeyeceğim. Ama düşünüyorum da, iyi ki gelmişim ve iyi ki bu deneyimi yaşıyorum. Tüm hayatım boyunca yalnız yol almış olmak beni daha özgür ve daha güçlü yapıyor düşüncesindeyim. Demagoji yapmak istemem ama kendimden başka güvenecek kimsem olmadı ve bu kendimi iyi dinlemem gerektiğini öğretti bana.
Şöyle diyor içimdeki ses; "go girl, you can do this."
Herşey çok güzel olacak, çünkü ben bunun için gereğinden fazla çalışıyor olacağım.
Sevgiler...

7 Ocak 2014 Salı

7 Ocak 2014

New York'ta 6. sabahım.
5. gün yağmurlu ama çok soğuk olmayan bir sabaha uyandım. Sabah erkenden kalkıp sınav için evden çıktım. Tren transferleri çok rahat olduğu için maksimum 45 dk.'da Brighton Beach'e geldim. B1 otobüsüne ters istikamete binmiş olmasaydım okulda sınavıma zamanında yetişecektim. Moralim nasıl bozuldu tahmin edersiniz... Bir şeylerin ters gittiğini fark edince yanımda oturan kıza sorup otobüsten indim. Karşı istikamet B1 ile okula geçtiğimde saat 9:40 AM di. Neyseki sınava giriş konusunda problem yaşamadım, listening, grammer&vocabulary ve writting sınavları bittiğinde saat 11:45 am civarıydı. Kağıtlarımı teslim ederek okuldan ayrıldım. Internet üzerinden bulduğum 'Beyti Turkish Kebap' Türk lokantasının yolunu tuttum. Mercimek çorbası ve lahmacun sipariş ettim. Çorba gayet güzeldi. Gelen lahmacunu çok beğenmedim. Midem de beğenmemiş olacak ki bütün gece o iki lahmacunu dışarı çıkarmaya zorladı beni. 
Korkunç bir geceden sonra yeni bir güne uyanıp küçük bir kahvaltı hazırladım kendime. Temizlik ve yemek konularında benim kadar hassas olan arkadaşlara notumdur, burada sokaklar bile kötü kokuyor. Midem sürekli alarm halinde!.. 
Bugün inşallah yeni ev arkadaşlarımla tanışıp, taşınacağım evi görmeye gideceğim. Türk ev arkadaşı konusunda kendime verdiğim sözü tutamayacağım için ne kadar üzgün olursam olayım, ruh ve beden sağlığım için bunun gerekli olduğuna kanaat etmiş durumdayım.
8 Ocak Çarşamba yani yarın dersler başlayacak. Elimden gelenin en iyisini yaparak buradan ülkeme dönmek istiyorum. 
Her ne kadar halkımın yozlaşmış beyninden rahatsız olsam da, fikirlerin temizlenemeyeceğini bilsem de, Türkiye'yi özlediğimi itiraf etmeliyim..
Yarın herşey daha güzel olacak biliyorum ;)
Sevgiyle kalın.

5 Ocak 2014 Pazar

5 Ocak 2014, New York

Uçuştan sonraki 4. Sabahım.
Ilk gün okul işlemleri ve şehri çözmekle geçmişti. Ikinci gün ev için bir iki parça alışveriş yapıp biraz daha keşfettim. Dün yani 3. gün güzel başladı. Ufak bir kahvaltı yapıp birkaç kat giyinerek Manhattan'a geçtim. Keyifli bir yer, istanbul kadar olmasa da (havanın soğukluğundan diye düşünüyorum) oldukça kalabalıktı. Her milletten insan mevcut. Insan kendini gerçek anlamda özgür hissediyor, kimse kimseyi göz hapsine almıyor. Yoldan geçen üç kişiden ikisi mutlaka selam veriyor, güzel günler diliyor..
Vitrinler bile keyifli:)
Uluslararası dolaşırken insan tanıdık bildik birşeyler arıyor. Yemek için, alışveriş için vs. Starbucks bulduğumda hissettiğim mutluluğu anlatamam, bir filtre kahve insanı ancak bu kadar mutlu edebilir. Tanıdık tadlar iyi geliyor insana:)
Hava çok soğuk olmasa daha gezerdim muhtemelen ama vaktim çok düşüncesi ile birşeyler atıştırıp evime dönme kararı aldım. Mc Donalds! Yiyecek mekanları keşfedene kadar işimi görür düşüncesindeyim.. Bir tavuk menü alarak oturdum. Yalnızca iki ısırık alabildiğim hamburgerim.. Evet, bu kez zorlandım. Hemen dışarı çıkıp evime dönmek için yola koyuldum. Yol boyunca tanıdığın yerde yalnızlık ve hiç bilmediğin bir yerde yalnızlık kavramlarını düşündüm. Benim gibi yalnızlığını seven bir insana bile kendini bu kadar kötü hissettiren bu duyguyu sevmedim. 
Ev arkadaşlarımın Kore'li olduğunu söylemeliyim. Temizlik anlayışları '0'!. 
Eve girdiğimde yemek yapıyorlardı, günde iki kere (sabah-akşam) bu dayanılmaz kokuya katlanmak zorunda kalıyorum. En kısa zamanda evimi değiştireceğim. Daha steril bir ortama ihtiyacım var burada olacağım süre boyunca.. 
Biraz moralim bozulmuş olsa da 3. günümü de böyle bitirdim. 
Şu an saat 9:02, bugün yeni bir gün...
Manhattan'dan birkaç kare ile şimdilik hoşçakalın;)



3 Ocak 2014 Cuma

3 Ocak, New York'ta 3. Gece..

Yeni yerler keşfetmek, yeni insanlar tanımak.. Son üç gün sanırım hayatımın en zor günleri oldu. Bilmediğin bir şehirde lisanını bilmediğin insanlar ve yine bilmediğin bir kültür..
Tek başına öğrenmeye, anlamaya ve anlatıp ihtiyaçlarını gidermeye çalışmak hem eğlenceli hem yorucu :)
2 Ocak'ta okula kayıt için sabah 9 gibi evden çıktım. Hava buz gibiydi.. Okulu bulmam tam 3 saatimi aldı:) dönüş 1 saatten kısaydı ;) subway ve otobüs hattı haritaları oldukça işe yarıyor. 
Sudan çıkmış balık, ya da yüzmeyi bilmeden suya atılmış çocuk, hangisi daha uygun olur bilemedim ama bunu tecrübe etmek insana kendini güçlü hissettiriyor.. 
Bu bir tek başına var olma çabası.. Sanırım mutluyum :)